Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

kim karşı

  • 1 kim karşı?

    кто про́тив?

    Türkçe-rusça sözlük > kim karşı?

  • 2 karşı

    про́тив
    * * *
    1.
    противополо́жная сторона́

    karşıdan bir araba geliyordu — с противополо́жной стороны́ е́хала кака́я-то маши́на

    karşıya geçmek — перейти́ на противополо́жную сто́рону

    karşıda oturuyor — он живёт напро́тив

    2.
    1) противополо́жный

    karşı mahalle — кварта́л, располо́женный напро́тив

    karşı taraf — противополо́жная сторона́

    2) несхо́дный, противоре́чащий [друго́му]

    karşı davaюр. встре́чный иск

    karşı parti — оппозицио́нная па́ртия

    karşı takımспорт. кома́нда-проти́вник

    karşı teklif — встре́чное предложе́ние, контрпредложе́ние

    3. -e
    1) про́тив, напро́тив кого-чего; пе́ред кем-чем

    parka karşı oturmak — жить напро́тив па́рка

    buna karşı — про́тив э́того

    gripe karşı ilâç — лека́рство про́тив гри́ппа

    2) по отноше́нию к кому-чему, относи́тельно кого-чего

    size karşı söz — а) выска́зывание про́тив вас; б) относи́тельно вас

    ona karşı sempatim var — у меня́ к нему́ симпа́тия

    3) под, к... ( о времени)

    akşama karşı — под ве́чер, к ве́черу

    tren sabaha karşı istasyona geldi — к утру́ по́езд при́был на ста́нцию

    ••
    - karşı durmak
    - karşı sına geçmek
    - karşı gelmek
    - karşı koymak
    - karşı olmak
    - kim karşı?

    Türkçe-rusça sözlük > karşı

  • 3 karşı

    I s
    1) Gegenüber nt
    \karşıdaki ev das Haus gegenüber
    \karşımda mir gegenüber, vor mir
    birinin \karşısında âciz olmak jdm gegenüber machtlos sein
    \karşıya geçmek hinübergehen
    kamera \karşısında vor der Kamera
    2) bu olayların \karşısında vor dem Hintergrund dieser Ereignisse; ( olaylara bakıldığı zaman) angesichts dieser Ereignisse
    II adj gegnerisch
    \karşı takım die gegnerische Mannschaft
    \karşı takımın bir oyuncusu ein Spieler der gegnerischen Mannschaft
    III adv gegen
    bir şeye \karşı olmak gegen etw sein
    ben buna \karşıyım ich bin dagegen
    kim bundan yana, kim buna \karşı? wer ist dafür und wer dagegen?
    IV part ( için) für
    her ihtimale \karşı für alle Fälle
    İngilizcesi kötü, buna \karşı matematiği iyi in Englisch ist er schlecht, dafür ist er gut in Mathematik

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > karşı

  • 4 kim

    wer
    \kim bilir wer weiß
    \kim bundan yana, \kim buna karşı? wer ist dafür und wer dagegen?
    \kim \kime dum duma als keiner sich um den anderen kümmerte; ( çok karışık bir durumda) in einem heillosen Durcheinander [o Wirrwarr]
    \kim olursa olsun egal wer
    \kim oluyor? was denkt er sich?
    biz \kim oluyoruz ki... wer sind wir schon, dass...

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kim

  • 5 dagegen

    dagegen ['da:ge:gən, da'ge:gən] adv
    1) ( räumlich) ona karşı, buna karşı
    2) ( ablehnend)
    haben Sie was \dagegen, wenn ich rauche? sigara içmeme bir şey der misiniz?;
    \dagegen ist nichts einzuwenden ona denilecek bir şey yok;
    wer ist dafür und wer \dagegen? kim bundan yana, kim buna karşı?
    3) ( als Gegenmaßnahme) ona karşı, buna karşı;
    es gibt kein Mittel \dagegen ona [o buna] karşı çare yok
    4) ( verglichen mit) kıyasla; ( im Gegensatz) karşısında;
    es war dort unglaublich kalt, der Winter hier ist nichts \dagegen oranın inanılmaz soğuğu karşısında burada kış hiçbir şey değil

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > dagegen

  • 6 ставить

    несов.; сов. - поста́вить
    1) dikmek; oturtmak; koymak

    ста́вить столб — bir direk dikmek

    ста́вить свечу́ / све́чку — тж. перен. bir mum dikmek

    ста́вить ва́зу на стол — vazoyu masaya oturtmak

    ста́вить кни́ги на по́лку — kitapları rafa sıralamak

    ста́вить кого-л. к станку́ — tezgah başına koymak

    ста́вить часовы́х — nöbetçi dikmek / koymak

    ста́вить кого-л. на коле́ни — тж. перен. birine diz çöktürmek

    их поста́вили в ряд — onlar sıraya dizdiler

    3) разг. koymak, getirmek

    кого́ поста́вим на э́ту рабо́ту? — bu işe kimi koyalım?

    его́ поста́вили дире́ктором — onu müdür koydular

    поста́вить кого-л. во главе́ организа́ции — örgütün başına geçirmek

    поста́вить кого-л. у вла́сти — iktidara / işbaşına getirmek / geçirmek

    он поста́влен на ва́жный пост — önemli bir mevkiye getirildi

    4) koymak; bırakmak

    ста́вить ве́щи на ме́сто — eşyaları yerli yerine koymak

    ста́вить что-л. на о́го́нь — ateşe koymak / sürmek / vurmak

    ста́вить маши́ну перед до́мом — arabayı evin önünde bırakmak

    поста́вить ча́йник? — çaydanlığı oturtayım mı?

    5) kurmak, tesis etmek; dikmek; yerleştirmek

    им поста́влен па́мятник — onların adına bir anıt dikilmişti

    ста́вить высоково́льтную ли́нию — bir yüksek gerilim hattı kurmak

    ме́жду дома́ми поста́вили забо́р — evlerin arasına tahta duvar çekildi

    6) koymak; vurmak; çekmek

    ста́вить компре́сс — kompres koymak

    ста́вить ба́нки — şişe / vantuz çekmek

    ста́вить запла́ты — yama vurmak

    ста́вить клеймо́ — damga vurmak

    ста́вить подкла́дку на что-л. — bir şeye astar geçirmek, bir şeyi astarlamak

    ста́вить зна́ки препина́ния — noktalama işaretlerini koymak, noktalamak

    поста́вь свою́ по́дпись и да́ту — imzanı ve tarihi koy

    каку́ю отме́тку тебе́ поста́вили? — sana ne not verdiler?

    8) ( делать ставку) ortaya koymak / sürmek; (üzerine) oynamak тж. перен.

    ста́вить не на ту ло́шадь — перен. yanlış ata oynamak

    ста́влю де́сять про́тив одного́, что... — bire karşı on ortaya koyarım ki...

    ста́вить предложе́ние на голосова́ние — öneriyi oya koymak

    э́то ста́вит нас перед сло́жной пробле́мой — bu, bizi karmaşık bir sorunla karşı karşıya getiriyor

    вопро́с до́лжен быть поста́влен ина́че — sorun başka bir biçimde ortaya konulmalıdır

    поста́вить себе́ цель... —...mayı amaç edinmek

    ста́вить усло́вие — bir koşul / şart koşmak / koymak

    жизнь ста́вит но́вые пробле́мы — hayat yeni sorunlar getiriyor

    план ста́вит перед на́ми сле́дующие зада́чи — plan bize şu görevleri yükler

    вопро́с, поста́вленный на обсужде́ние — tartışmaya sunulan sorun

    10) sahnelemek, sahneye koymak; yapmak; örgütlemek

    ста́вить "Га́млета" — "Hamlet"i sahnelemek

    фильм поста́влен по рома́ну Го́рького — filim Gorki'nin bir romanından uyarlandı

    кто поста́вил э́тот та́нец? — bu dansı kim sahneye koydu?

    ста́вить о́пыты — deneyler yapmak

    11) sokmak, düşürmek

    ста́вить кого-л. в тру́дное положе́ние — zor duruma sokmak / düşürmek

    ста́вить что-л. вне зако́на — yasa dışı etmek

    ста́вить что-л. под контро́ль — denetim altına sokmak / almak

    э́то ста́вило эконо́мику страны́ в зави́симое положе́ние — bu, ülkenin ekonomisini bağımlı bir hale getiriyordu

    12) в соч.

    что ему́ ста́вят в вину́? — onu neyle / ne yapmakla suçluyorlar?

    ••

    ста́вить часы́ — saati ayar etmek

    ста́вить реко́рд — rekor kurmak

    ста́вить что-л. вы́ше всего́ — herşeyin üstünde tutmak

    поста́вить что-л. на про́чную осно́ву — sağlam bir temele oturtmak

    поста́вить что-л. под уда́р — tehlikeye düşürmek

    он тебя́ ни во что́ не ста́вит — seni hiçe sayar

    ста́вить что-л. в пове́стку дня — gündeme getirmek

    поста́вь себя́ на на́ше ме́сто — kendini bizim yerimize koy

    поста́вь (каку́ю-нибудь) другу́ю пласти́нку — başka bir plak çal / koy

    Русско-турецкий словарь > ставить

  • 7 react

    v. karşı etki yapmak, tepki yapmak, tepkimek [kim.]
    * * *
    tepki göster
    * * *
    [ri'ækt]
    1) (to behave in a certain way as a result of something: How did he react when you called him a fool?; He reacted angrily to the criticism; Hydrogen reacts with oxygen to form water.) tepki göstermek, karşılık vermek
    2) ((with against) to behave or act in a certain way in order to show rejection of: Young people tend to react against their parents.) karşı gelmek, baş kaldırmak
    3) ((with to) to be affected, usually badly, by (a drug etc): I react very badly to penicillin.) reaksiyon göstermek
    - reactionary
    - reactor

    English-Turkish dictionary > react

  • 8 gut

    gut <besser, am besten> [gu:t]
    I adj
    1) ( allgemein) iyi;
    ein \guter Freund iyi bir dost;
    \gute Besserung! acil şifalar dilerim!, geçmiş olsun!;
    er ist in Mathe sehr \gut mathematikte çok iyi;
    das ist ja alles \gut und schön, aber... ( fam) bunların hepsi iyi hoş, ama...;
    G\gut und Böse auseinanderhalten iyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmek;
    die G\guten und die Bösen iyiler ve kötüler;
    findest du Strandurlaub \gut? plajda izin yapmayı iyi buluyor musun?;
    lassen wir es damit \gut sein ( fam) bu meseleyi kapatalım artık
    2) ( Mensch) iyi;
    sei so \gut und... bir iyilik yapıver de...;
    \gut zu jdm sein birine karşı iyi davranmak
    3) ( richtig) iyi, doğru
    4) ( nützlich)
    wer weiß, wozu das \gut ist? kim bilir, bu ne işe yarar?
    5) ( für Gesundheit) iyi ( für için);
    das ist \gut gegen Husten bu öksürüğe karşı iyi gelir
    6) ( vorteilhaft) iyi, yararlı, avantajlı
    7) ( angemessen) iyi, yerinde;
    er hat \gute Laune keyfi yerinde;
    das ist ( nicht) \gut so bu iyi [o yerinde] (değil) böyle
    8) ( reichlich) iyi, bol;
    eine \gute Stunde tam bir saat
    9) schule ( Note) iyi
    II adv iyi;
    schon \gut! peki!, peki peki;
    das schmeckt \gut bunun tadı iyi;
    sein Geschäft geht nicht \gut işi iyi gitmiyor;
    etw \gut können bir şeyi iyi yapabilmek;
    er hat es dort \gut orada durumu iyi;
    \gut so! iyi böyle!;
    \gut gemacht! iyi yaptın!;
    du bist \gut! âlemsin!, ömürsün!;
    das kann \gut sein olabilir;
    so \gut wie nichts ( fam) neredeyse [o hemen hemen] hiçbir şey;
    mach's \gut! kendine iyi bak!;
    er stellt sich \gut mit dir, weil er dein Auto braucht seninle iyi geçiniyor, çünkü otona ihtiyacı var;
    du tust \gut daran, hier erst mal zu verschwinden iyisi mi, buradan önce bir yok ol

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gut

  • 9 yan

    yan
    2. I s
    1) Seite f
    \yanımda para yok ich habe kein Geld bei mir
    benim \yanımda ( oturmak) neben mir; ( çalışmak) bei mir
    her \yanda überall
    her \yandan von allen Seiten, allseitig
    sağ/sol \yanda auf der rechten/linken Seite
    bir şeyin \yanı başında ( olmak) ganz in der Nähe von etw (sein), an etw sehr nah dran (sein)
    \yanına almak zu sich nehmen; ( anahtar) mitnehmen, einstecken; ( iş vermek) einstellen
    \yanına çağırmak zu sich rufen
    paranı/gözlüğünü \yanına almayı unutma vergiss nicht, dein Geld/deine Brille mitzunehmen [o einzustecken]
    \yanına kâr kalmak davonkommen
    2) (-den \yana)
    biri/şans ondan \yana olmak jdn/das Glück auf seiner Seite haben
    şans benden/bizden \yana das Glück ist auf meiner/unserer Seite
    birinden \yana çıkmak sich auf jds Seite stellen
    birinden \yana olmak jdm zur Seite stehen
    bir şeyden \yana olmak etw befürworten
    ben senden \yana olurum ich bin [o stehe] auf deiner Seite
    bir şeyden \yana olduğunu açıkça söylemek sich zu etw bekennen
    ben ondan \yanayım ich bin dafür
    kim bundan \yana, kim buna karşı? wer ist dafür und wer dagegen?; s. a. yanında, yanından
    II adj Neben-, Seiten-
    birine \yan gözle bakmak (\yan bakmak) jdn schräg ansehen; ( göz ucuyla) jdn aus den Augenwinkeln anschauen
    birine \yan bakmak ( fam) jdn schief ansehen
    \yan çizmek ( fam) einen Rückzieher machen; ( bir işten kaçmak) kneifen
    battı balık \yan gider! ( iron) o ( fam) wird schon schiefgehen!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yan

  • 10 her

    "every, each. - an at any moment. - aşın kaşığı busybody, meddler, interloper. - bakımdan in every respect. - bir each, every single. - biri each one, every one (of). - biri başka bir hava çalmak for everyone (in a group) to behave and think differently from everyone else (in that group); for everyone to have a different opinion. - boyayı boyadık da fıstıki mi kaldı? colloq. Even though we´ve yet to do the fundamental things, you´re already talking about the finishing touches. - boyaya girip çıkmak colloq. to have worked at many different jobs. - daim always. - defa/defasında each time. - dem always. - dem taze 1. young-looking, vigorous for his/her age. 2. evergreen (plant). - derde deva cure-all, panacea. - durumda no matter what, in any case. - gördüğü sakallıyı babası sanmak colloq. to be easily fooled by appearances. - gün every day. - güzelin bir kusuru/huyu vardır. proverb Even the most attractive people and things have their drawbacks. - hal see herhalde. - halde see herhalde. - halü kârda see herhalükârda. - havadan çalmak 1. to be versatile. 2. to claim to be knowledgeable about many different things. - horoz kendi çöplüğünde/küllüğünde öter/eşinir. proverb A person will lay down the law on the turf that is his/her own. - hususta in all respects, from all points of view, in every way. - ihtimale karşı keeping every possibility in mind; just in case. - işe burnunu sokmak to poke one´s nose into everything. - işin başı sağlık. proverb The success of a project is greatly dependent on the good health of those involved in it. - işte bir hayır vardır. proverb Everything we experience in life has its positive side. - kafadan bir ses çıkmak for everyone to be talking all at once. - kim whoever. - kim olursa olsun no matter who it is, whoever it may be. - koyun kendi bacağından asılır. proverb The trouble people get themselves into is usually of their own making. - kuşun eti yenmez. proverb Not every person will bend to your will. - nasılsa somehow or other. - ne whatever. - nedense somehow, for some reason or other. - ne hal ise anyhow, anyway. - ne ise 1. so anyhow. 2. whatever the cost. 3. Anyway,.../Let´s forget it. - ne kadar although, however much. - ne pahasına olursa olsun at any cost. - nerede wherever. - ne zaman whenever. - şey everything. - şeye burnunu sokmak to poke one´s nose into everything. - tarafta all around, everywhere, on all sides. - taraftan from everywhere. - tarakta bezi olmak to have a finger in every pie. - tarladan bir kesek random talk. - telden çalmak 1. to be versatile. 2. to claim to be knowledgeable about many different things. - yerde everywhere. - yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. proverb Everybody cherishes his own way of doing things. - yiğidin gönlünde bir aslan yatar. proverb Everybody cherishes an ambition. - yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır. proverb All problems eventually get worked out. - zaman always."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > her

  • 11 окружать

    несов.; сов. - окружи́ть
    1) тк. несов. kucaklamak, çevrili olmak

    страну́ с трёх сторо́н окружа́ют моря́ — ülkenin üç yanı denizle çevrili

    го́ры, окружа́ющие равни́ну — ovayı kucaklayan dağlar

    2) тк. несов. (составлять общество кого-л.) çevresini oluşturmak

    кто вас (сейча́с) окружа́ет? — çevrenizdekiler kim(ler)dir?

    его́ окружа́ли то́лько и́збранные — çevresindekiler hep seçkin kimselerdi

    во вре́мя пое́здки нас окружа́ли о́чень ми́лые лю́ди — yolculuk sırasında temas ettiklerimiz çok sevimli insanlardı

    3) тк. несов., перен., в соч.

    его́ окружа́ет всео́бщее уваже́ние — herkes tarafından saygı görüyor

    4) çevresini sarmak / almak, çevirmek, ortaya almak

    её тут же окружа́ть и́ли де́ти — onun çevresini derhal çocuklar sardı

    5) (стеной, забором и т. п.) çevirmek

    окружа́ть что-л. рвом — bir şeyin çevresine hendek açmak

    6) kuşatmak; çembere / çember içine almak; kordon altına almak ( оцеплять)

    окружа́ть проти́вника — düşmanı kuşatmak / çembere almak

    окружи́ть го́род — şehri kuşatmak

    7) в соч.

    они́ окружи́ли сироту́ любо́вью и ла́ской — öksüze karşı sıcak sevgi ve şefkat göstermeye başladılar

    Русско-турецкий словарь > окружать

  • 12 повести

    сов.

    он поведёт ребёнка к врачу́ — çocuğu doktora götürecek

    2) sürmek; yönetmek

    кто поведёт грузови́к? — kamyonu kim yönetecek

    повести́ маши́ну с бо́льшей ско́ростью — arabayı daha büyük bir hızla sürmek / sürmeye başlamak

    повести́ ата́ку на кого-л.перен. birine karşı hücuma geçmek

    Русско-турецкий словарь > повести

См. также в других словарях:

  • tepkimeye girmek — kim. bir cisim etkisi altında kaldığı bir şeye karşı tepki vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Counter-Guerrilla — Seal of the Office of Defense Cooperation, Turkey. The 13 stars represent the original 13 US states, and indicate a United States Department of Defense organization (see seal).[1] Counter Guerrilla (Turkish: kontrgerilla) is the Turkish branch of …   Wikipedia

  • 1 vs. 100 — This article is about the TV game show. For other uses, see 1 vs. 100 (disambiguation). 1 vs. 100 is a game show created by Endemol that is aired in several countries. The game pits one person against 100 others for a chance to win a large cash… …   Wikipedia

  • Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… …   Wikipedia

  • işlem — is. 1) Bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat 2) ekon. Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi 3) kim. Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Game show — A game show is a type of television program in which members of the public or celebrities, sometimes as part of a team, play a game which involves answering questions or solving problems for money and/or prizes. On some shows contestants compete… …   Wikipedia

  • Orhan Pamuk — Ferit Orhan Pamuk Orhan Pamuk in 2008 Born 7 June 1952 (1952 06 07) (age 59) Istanbul, Turkey Occupation …   Wikipedia

  • Beşiktaş J.K. — Football club infobox current = Turkcell Super League 2007 08 fullname = Beşiktaş Jimnastik Kulübü nickname = Kara Kartallar (The Black Eagles) firstpin = BEŞİKTAŞ’S FIRST PIN founded = 1903 ground = BJK İnönü Stadium, Istanbul, Turkey capacity …   Wikipedia

  • Translations of The Lord's Prayer — The Lord s Prayer is a common tool used to compare languages. Since the publication of the Mithridates booksTwo examples are Mithridates de differentis linguis , Conrad Gessner, 1555; and Mithridates oder allgemeine Sprachenkunde mit dem Vater… …   Wikipedia

  • Oğuz Abadan — Background information Birth name Oğuz Born June 12, 1950 ( …   Wikipedia

  • Republic Protests — The April 14, 2007 protest in Ankara crowding the Ceremonial Plaza of Anıtkabir, the mausoleum of the founder of modern Turkey, Mustafa Kemal Atatürk The Republic Protests (Turkish: Cumhuriyet Mitingleri) were …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»